Bodrum Söz/ "Dünya Emekçi Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmıştır.

Bu gün aslında tüketime yönelik bir kutlama günü değildir. Bu uluslararası gün, 1977 yılında Birleşmiş Milletler’de alınan kararla “Anma Günü” olarak adlandırılmıştır.

Çünkü tarihsel arka planında, 8 Mart 1957 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemi ile bir tekstil fabrikasında greve başlamasının acı öyküsü vardır. Polis, grevci işçilere saldırmış ve işçileri fabrikaya kilitlemiştir. Arkasından da çıkan yangında 129 kadın işçi can vermiştir. Cenazelerine 100 bini aşkın işçi katılmış, ülke genelinde protesto gösterileri ve grevler düzenlenmiştir.

1910 yılında toplanan Uluslararası Sosyalist Kadın Konferası, Alman Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin’in önerisi ile 8 Mart "Internationaler Frauentag" (International Women's Day – Dünya Kadınlar Günü) olarak anılmasını kabul etmiştir.

Türkiye'de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmıştır.

Türkiye’de bugün kazanılan haklara ve katedilen yola rağmen halen yaşadığımız manzara şudur:

Kadın haklarını yeterli düzeyde koruyabilecek sivil, siyasal ve kamusal mekanizmalara hâlâ sahip değiliz.

Toplumumuzun refleksleri arasına kadınların ve erkeklerin eşit olması gereği hâlâ yeterince yerleşmemiştir.

Kadın örgütlerinin eleştirel dili ve sesi kısılmıştır.

Siyasi partilerde ve sendikalarda eril siyaset egemendir.

Kadınları güçlendirmeyi amaçlayan özel kurumlar (sığınma evleri, kadın kütüphanesi, kültür merkezleri, akademik araştırma ve eğitim merkezleri) güçsüz ve kalıcı mali kaynaklardan yoksundur.

Çalışan kadınların yarısı asgari ücret ya da bu ücretin altında çalışmaktadır.

Pandemi koşulları altında geçen 2020 yılında 297 kadın katledilmiş, 161 kadın ise şüpheli şekilde ölmüştür.

Hoşgörünün ve demokrasinin kenti Bodrum, gerek Belediye ve Belediye Meclisi’nde gerekse yönetim kadrosunda fırsat eşitliği yaratmış bir yönetim anlayışına ve kent yapısına sahiptir.

Bu nedenle “Yalnız değilsiniz biz varız” diyoruz. Kadın örgütleri ile kenetleneceğiz. Örgütlü ve dipten gelen bir dalga ile eşit, özgür ve demokratik bir geleceği kuracağız.

Hepinizi en içten dileklerimle selamlıyorum."